6 Temmuz 2010 Salı

SİTEM HAKKINDA PAYLAŞMAK İSTEDİĞİM DÜŞÜNCEM


Merhaba benim adım BERRA,

Benim bu siteyi kurmaktaki amacım ALLAH'IN bir tek olduğunu ve darwin teorısının bir yalandan ibaret olduğunu bütün çocuklara anlatmaktır. YaşıM küçük olduğundan daha HARUN YAHYA gibi katkılarda bulunamıyorum ama İNŞAALLAH bende büyüyünce İNŞAALLAH bu tür yararlı işler yapacağım .Ve İNŞAALLAH bütün dünya İSLAMIYET ALTİNDA OLACAKTIR.

2 Şubat 2010 Salı

ALLAH HEPİMİZİN YARATICISIDIR

İnsanların konuşurken içinde Allah kelimesi geçen cümleler kullandıklarını duyarsınız. Bunlar genellikle "Allah korusun", "Allah kısmet ederse", "İnşallah", "Allah bağışlasın", "Allah kabul etsin" gibi cümlelerdir.
Bu kelimeler Allah anıldığında kullanılan dua içeren veya Allah'ı yücelten ifadelerdir. Örneğin "Allah korusun", Allah'ın sizin ve çevrenizde gördüğünüz canlı cansız her varlığın üzerinde sonsuz gücü olduğu anlamına gelir. Sizi, anne ve babanızı, arkadaşlarınızı kötülüklerden koruyacak olan Allah'tır. Bu nedenle, bu söz özellikle bir sel ya da onun gibi istenmeyen bir olaydan bahsedildiğinde sıkça kullanılır. Bir düşünün, sizce anneniz, babanız ya da seller konusunda bilgi sahibi herhangi bir büyüğünüz bir seli durdurabilir mi? Tabii ki durduramaz. Çünkü insanın karşısına böyle bir olayı çıkaran da, onu durdurmaya gücü yeten de yalnızca Allah'tır.
"İnşallah" kelimesi de Türkçe'de, "eğer Allah dilerse" anlamına gelir. Bu yüzden gelecekle ilgili bir dilek ya da niyet belirtecek olduğumuzda, mutlaka "inşallah" deriz. Çünkü geleceği ancak Allah bilir ve herşeyi dilediği gibi yaratır. Allah'ın dilemesi dışında hiçbir şey olmaz.
Bir arkadaşınız örneğin, "yarın mutlaka okula gideceğim" dediğinde hata etmiş olur. Çünkü Allah'ın, gelecekte onun neler yapmasını dilediğini bilemeyiz. Belki de yarın hasta olup okula gidemeyecek veya hava bozacağı için okullar tatil olacaktır.
Bu yüzden geleceğe yönelik bir niyetimizi dile getirirken "inşallah" demekle Allah'ın herşeyi bildiğini, herşeyin ancak O'nun dilemesiyle olacağını, O'nun bize bildirdiği dışında hiçbir şey bilmediğimizi özlü bir biçimde söylemiş oluruz. Böylece sonsuz güç ve bilgi sahibi Rabbimiz olan Allah'a karşı gereken saygılı tavrı göstermiş oluruz.
Allah Kuran ayetlerinde böyle söylememiz gerektiğini bize bildirmektedir. Bunu bize haber veren ayet şöyledir:
Hiçbir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme. Ancak: "Allah dilerse" (inşallah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini zikret (an) ve de ki: "Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir. (Kehf Suresi, 23-24)
Bu gibi önemli konular hakkında şimdiye kadar fazla bir şey öğrenmemiş olabilirsiniz, ancak bu önemli değil. Çünkü, Allah'ı tanımak için başkalarının size bir şeyler anlatmasına gerek yok. Bunun için şöyle bir etrafınıza bakmanız ve biraz düşünmeniz yeterli.
Her yer Allah'ı ve O'nun sonsuz gücünü tanıtan güzelliklerle doludur. Sevimli beyaz tavşanı, yunusların gülen yüzlerini, kelebeklerin kanatlarındaki muhteşem renkleri ya da masmavi denizi, yemyeşil ormanları, renk renk çiçekleri ve bunlar gibi saymakla bitmeyecek kadar çok güzelliği bir düşünün. İşte bunların tümünü yaratan Allah'tır. Gördüğünüz tüm evreni, dünyayı, canlıları Allah yoktan var etmiştir. Bu nedenle yarattığı bu güzelliklere bakarak, Allah'ın yüceliğini görebilirsiniz.

Canlıların varoluşu

İnsanını varoluşunu ve özelliklerini "İşte Vücudumuz" bölümünde okudunuz. Ancak Dünya üzerinde sadece insanlar yoktur elbette. Yeryüzünde bildiğiniz veya bilmediğiniz daha binlerce çeşit canlı vardır. Varlığından haberdar olduklarınızın bazılarını yakından görürsünüz ama birçoğunu da kitaplardan ya da filmlerden tanırsınız. Fakat, bu canlılara dikkat ederseniz hepsinin ortak bir özelliği olduğunu görürsünüz. Bu nedir biliyor musunuz? Kısaca "uyum" diyebiliriz bu özelliğe. Şimdi, size dünyadaki canlıların ne ile uyumlu olduklarını sayalım. Canlılar;

- İçinde yaşadıkları ortama uyumlular.
- Ortamda bulunan diğer canlılarla uyumlular.
- Doğanın dengesini sağlamaya uyumlular.
- İnsana çeşitli yararlar sağlamaya uyumlular.

Bu maddeleri açıklamadan önce, uyumun ne demek olduğuna basit bir örnek verelim. Şimdi, evimizin duvarındaki prizi ve ona taktığımız elektrik fişini düşünün. İkisi de birbiriyle uyumludurlar. Uyumlu olduğuna nasıl karar veririz? Çünkü prizde iki tane delik vardır. Fişte de iki tane metal çıkıntı. Sadece bu yeterli mi acaba? Fişin demir çubuklarının kalınlığı tam deliğin kalınlığındadır. Eğer öyle olmasa ya içine girmezdi ya da bol gelir düşerdi, değil mi? Yine fişin çubuklarının yanyana mesafesi ile priz deliklerinin yanyana mesafesi aynıdır. Ölçüleri tutmasaydı fişi deliklere sokamazdınız. Bu da yeterli değil, fişin boyu çok uzun olsa idi, yine uymazdı. Fişin çubukları metal olmasaydı, bu sefer prizdeki elektrik fişe geçemezdi. Eğer fişin sapı plastik olmasaydı, bu sefer fişi tutunca sizi de elektrik çarpardı. Gördünüz mü, en basit bir malzemede bile uyum olmazsa kullanılması mümkün olmuyor. Demek ki, prizi ve fişi en başta aynı kişi planlamış. Birbirine uyumlu yapmış. Kullanışlı yapmış. Bunlar demirin ve plastiğin tesadüfen yanyana gelmesi ile oluşmuş olamaz ve birbirinden habersiz ayrı ayrı planlanmış da olamazlar. Çünkü bu durumda birbiriyle uyumlu bir fiş ve priz bulamazsınız.

Canlılardaki uyum ise fiş ve priz uyumundan çok daha detaylıdır. Çünkü canlılarda birbirine uyması ve mükemmel çalışması gereken yüz binlerce sistem ve organ vardır. Bunları tek tek yazmaya kalkarsak yüzlerce cilt kitap ortaya çıkar. Bu yüzden Allah'ın canlılarda yarattığı bu kusursuz özellikleri ilerleyen sayfalarda kısaca anlatacağız:


- Canlılar, içinde yaşadıkları ortama uyumludurlar

Her canlı ister karada, ister havada, ister suda yaşıyor olsun, o ortama en uygun şekilde yaratılmıştır. Yaşayabilmesi, korunabilmesi, beslenebilmesi, üreyip çoğalabilmesi için çok değişik ve mükemmel sistemleri vardır. Yani her canlı bulunduğu ortama göre özel olarak tasarlanmıştır.
Organları, hareket şekilleri hep ortamın gerektirdiğine uygundur. Örneğin kuşlar havada uçabilmek için kusursuz kanatlara sahiptir. Balıkların suda nefes almak için özel yaratılmış

solungaçları vardır. Eğer bizim gibi ciğerleri
olsaydı, suda boğulurlardı
- Canlılar ortamda bulunan diğer canlılarla uyumludurlar

Bazı kuşlar ve böcekler, bitkilerin üreyebilmesi için çok uygun yaratılmışlardır. Yani farkında olmadan bitkilerin üremesine yardımcı olurlar. Örneğin arılar çiçekten çiçeğe konarken üstlerine bulaşan çiçek tozlarını diğer çiçeklere taşırlar. Bitkiler de bu taşınma işlemi sayesinde çoğalırlar. Kimi zaman da hayvanlar diğer hayvanların yararına olacak işler yaparlar. Örneğin, temizlikçi balıklar, büyük balıkların üzerlerindeki mikroorganizmaları temizleyerek onların sağlıklı yaşamasına yardımcı olurlar. Yani onlarla uyumludurlar.

Canlılar doğanın dengesini sağlamaya uyumludurlar

Hiçbir canlı doğadaki dengeyi bozmaz. Hatta onu koruyacak şekilde yaratılmışlardır. Halbuki insan bilinçsizce müdahale edince bu dengeyi bozabilmektedir.
Mesela insan bir canlı türünü çok fazla avlayınca soyunu tüketebilmektedir. Bu sefer soyu tükenen o canlının besini olan başka bir canlı aşırı sayıda üreyebilmektedir. Ve bu, insana ve doğaya zarar verecek hale gelmektedir. Demek ki, canlılar yaratılırken belli bir dengeye göre var edilmişlerdir. Doğanın dengesiyle uyumludurlar.

- İnsana çeşitli yararlar sağlamaya uyumludurlar

rneğin, balın sizin için ne kadar faydalı olduğunu bir düşünün. Arılar sizin böyle bir besine ihtiyacınız olduğunu nereden biliyor ve böyle bir besini nasıl üretiyorlar? Yumurta da, süt de öyle değil mi? Tavuk, inek, koyun insanın ihtiyacını kendi kendine bilebilir ve böyle uyumlu, mükemmel besinler üretebilir mi? Tabi ki hayır.
Canlılar arasındaki bu çok önemli uyum, onların tek bir yaratıcının eseri olduklarının açık bir delilidir. Yeryüzündeki bu dengeler Allah'ın kusursuz yaratışı sayesinde var olmuştur ve halen de sürmektedir.

Allah her insanı bir kader ile yaratmıştır


Kitabın başında size ilk insan olan Hz. Adem'in yaratılışından söz etmiştik. Allah diğer insanları da Hz. Adem'in soyundan yaratmıştır. Onları dünyaya imtihan etmek için yerleştirmiş ve neler yapmaları gerektiğini de elçileri vasıtasıyla onlara öğretmiştir.
Her insan dünyada yaşadığı olaylar ile imtihan olur. Yani karşılaştığı olaylara ne gibi tepkiler vereceği, nasıl sözler söyleyeceği, zorluklara sabredip sabretmeyeceği kısacası güzel ahlaklı olup olmayacağı ile denenir. Bu imtihandaki başarısına göre, ölümün ardından da ahirette nasıl bir hayat geçireceği belirlenir.
Ama dünyadaki imtihanın çok önemli bir sırrı vardır. Allah insan için büyük bir rahatlık ve konfor olarak kaderi yaratmıştır. Kader, yani bir insanın yaşayacağı bütün olaylar, o insan daha doğmadan önce Allah katında bellidir. Her insan için ayrı bir kader yaratılmıştır.

İnsanın başına gelen herşey, doğumundan ölümüne kadar kaderinde bellidir. Bunu bir film şeridi gibi düşünebilirsiniz. Film şeridini elimize alıp bakarsak olayların başlangıcını ortasını ve sonunu aynı anda görebiliriz.
Bunu daha iyi anlamanız için kaderi video kasetteki filme benzetebiliriz. Video kasetteki bir filmin başı ve sonu bellidir, ancak biz bunu seyrettikten sonra öğrenebiliriz. İşte kader de böyledir. Bir insanın doğduğu andan itibaren yapacağı herşey, karşılaşacağı olaylar, nerede okuyacağı, ne zaman nerede oturacağı ve ne zaman öleceği kaderinde belirlenmiştir.

Bu kişinin başına gelen tüm iyi ve kötü olaylar Allah katında bellidir. Her insan dünyada kendisi için belirlenmiş olan bu senaryoya göre imtihan olur. Yani dışarıdan müdahale edilmesi hiçbir şekilde mümkün olmayan bir senaryo dahilinde bazı olaylar yaşar ve bunlara verdiği tepkilere göre ahirette bir karşılık alır.

Kader insan için çok büyük bir kolaylık, Allah'ın bir lütfudur. Bir insanın sonu en başından belli olan olaylar için üzülmesi, yolunda gitmeyen birşeyler olduğunda sıkıntı duyması bu yüzden çok gereksizdir. Dünyadaki imtihana sabredip, herşeyin Allah'tan geldiğini bilenleri, Allah, ayetlerinde cennet ile müjdelemektedir. Bu konuda peygamberler en güzel örnektirler. Allah insanları uyarmak için gönderdiği elçilerini güzel ahlaklarından dolayı cennet ile müjdelemiştir.

1 Şubat 2010 Pazartesi

Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar. Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur (Rum 26)


Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler


Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4)


Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyor


Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır, övülmeye layık olandır. (Hac Suresi, 64)


Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve öldürür. O, herşeye güç yetirendir. ( Hadid Suresi, 2


Eğer kesin bir bilgiyle inanıyorsanız (Allah), göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Rabbidir. ( Duhan Suresi, 7 )


Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık. ( Kamer Suresi, 49 )


KEDİ PİYANO ÇALIYOR

23 Ocak 2010 Cumartesi

GÖZLE GÖRÜLMEYEN DEV FABRİKA: HÜCRE

Vücudunuz trilyonlarca hücrenin biraraya gelmesiyle oluşur. Ancak bu, hemen okunup, üzerinden geçilecek bir rakam değildir. Trilyon sayısı çok büyük miktarı ifade eder. Her yetişkin insanın vücudunda toplam 100 trilyona yakın hücre vardır. Ancak bu hücreler çok küçük oldukları için bizim bedenimiz dev boyutlarda değildir. Şimdi vereceğimiz örneği okuduğunuzda, hücrelerin ne kadar küçük olduğunu daha iyi anlayacaksınız. Vücudumuzdaki hücrelerin bir milyon tanesi biraraya geldiğinde ancak bir iğne ucu kadar yer kaplar. Bu kadar küçük olmasına rağmen hücrenin nasıl bir yapıya sahip olduğu henüz tam olarak çözülememiştir. Bilim adamları hala hücrenin içindeki sistemleri araştırmaktadırlar.





Üstteki resimde bölünerek çoğalan bu hücreler daha sonra aşağıda birkaç tanesini gördüğünüz yüzlerce farklı hücreye dönüşür.


Sizi oluşturan ilk hücre, anne ve babanızdan gelen birer tane hücrenin, annenizin bedeninde birleşmesiyle ortaya çıkar. Bu hücre hiç durmadan bölünür ve bir süre sonra önce küçük bir et parçası haline gelir. Sonra bu et parçasını oluşturan hücreler de bölünmeye devam ederler ve yavaş yavaş vücudunuz şekillenmeye başlar.

Oluşan her yeni hücreniz farklı bir şekle girer. Biri kan hücresi olurken, diğeri kemik hücresi, başka bir tanesi ise sinir hücresi olur. Vücudumuzda birbirinden farklı tam 200 çeşit hücre vardır. Bu hücrelerin hepsi aslında aynı parçalardan oluşurlar ancak farklı işler yaparlar. Örneğin bacaklarınızdaki kas hücreleri sizin yürüyebilmeniz ve koşabilmeniz için yandaki resimde de gördüğünüz gibi örülmüş birer halat gibidir. Bu yapıları sayesinde siz topla oynarken bacağınızdaki veya kolunuzdaki kaslar aşırı gerilmeden dolayı kopmazlar. Kan hücreleriniz ise yuvarlak disk şeklindedirler. Bu hücrelerin görevi, vücut için gerekli olan oksijeni damarları kullanarak taşımaktır. Bu şekilleri sayesinde oksijenle birlikte kan damarlarının içinden kolaylıkla akıp giderler. Deri hücreleriniz de birbirlerine sıkı sıkı kenetlenerek yanyana dizilmişlerdir. Böylece derimiz mikropları ve suyu geçirmez.





Üstteki resimde bölünerek çoğalan bu hücreler daha sonra aşağıda birkaç tanesini gördüğünüz yüzlerce farklı hücreye dönüşür.

Bunlar gibi diğer tüm hücrelerimiz de tam görevlerine uygun şekillere sahiptirler. Ancak onların bu şekillere sahip olmaları elbette tesadüfen olmamıştır. Bilgisayarları, arabaları ya da uçakları düşünün. Bu makinelerin şekillerini, çalışabilmeleri için gerekli olan sistemleri tasarlayan biri vardır. Tüm detayları, bu makineleri üreten firma teknisyenleri düşünür ve planlarlar. Arabalar yolcuların en rahat ve güvenli şekilde hareket edeceği, televizyonlar ise görüntü ve sesi en kaliteli şekilde izleyicilere ulaştıracak şekilde üretilir. Bu durum sadece teknolojik aletler değil kullandığımız her türlü malzeme için geçerlidir. Masa, sandalye, oturduğunuz bina, kullandığınız kalem, yemek yediğiniz kaşıklar, çatallar… Hepsi bir tasarım ürünüdür. Her birinin bütün detayları ince ince hesaplanmıştır, hiçbir şekilde tesadüfen ortaya çıkmamışlardır. Sizin de bildiğiniz gibi bir tasarımın ve sonucunda da bir ürünün ortaya çıkması için bir aklın olması gerekir.

Şimdi aynı örneği vücudumuzdaki hücreler için düşünelim.

Hücrelerimiz bir televizyondan ya da başka bir teknolojik aletten çok daha üstün bir plana ve işleyişe sahiptir. Üstelik olağanüstü özelliklere sahip olan hücrelerimiz canlıdır. Bilim adamları, daha önce de söylediğimiz gibi, bu küçücük varlıkların içindeki harikulade sistemi henüz tam anlamıyla keşfedememişlerdir.
Küçücük bir alanda insan aklının keşfedemediği böyle bir tasarım nasıl var olmuştur diye düşündünüz değil mi?
Bu durum, hücrelerimizi çok üstün bir akıl sahibinin planlayıp yarattığını bize göstermektedir. Bu üstün aklın sahibi, bizi herşeyimizle kusursuz bir şekilde yaratan Allah'tır.

DÖRT SEVİMLİ KEDİ